2. Bölüm

            

            Komiser çıktıktan sonra Gül sorgu odasında yalnız kaldı. Korku ve heyecan içinde birinin gelip neler olduğunu söylemesini bekledi. Sonunda kapı açıldığında tekrar komiseri görünce biraz olsun iyi hissediyordu.

 

-Hadi bakalım kalk, bu akşamlık buradasın. Yarın hakimin karşısına çıkacaksın.

 

Ayağa kalktığında iki polise emanet edilmişti. Korkusu tam geçmese de mutluydu. Eğer başarabilirse kendi hayatının ilk adımlarını atacaktı. Daha on dört yaşında nasıl olacağını bilmese de elinden geleni yapacaktı. Odadan çıktığında etrafını izleyerek devam etti. Polislerin gösterdiği alana girdiğinde bir köşeye geçip oturdu. Sanki bir bilinmesin içinde yolunu bulmayı umuyordu.

 

O gece zor olsa da atlatabilmişti. Sabah ise mahkemeye sevk edilmişti. İfade verdiği komiseri gördüğünde bir tanıdığını bulmak gibiydi. Polislerin gösterdiği sandalyeye oturduğunda sırasının gelmesini bekliyordu. Bu sırada polisler ve komiser kendi aralarında konuşuyordu. İsminin seslenmesi ile ayağa kalktı. Gösterdikleri kapıdan girdiğinde hakimin karşısınaydı. Önünde ki dosyadan kafasını kaldırdığında küçük kızı fark etmesiyle bir süre izledi.

 

-Pekte küçükmüşsün kızım. Ne işin vardı hırsızlıkla?

 

Gül bedenini saran tedirginlik ve stresten tek kelime edemiyordu. Bir an önce bitmesini istediği için sadece izledi. Konuşmaların çoğunu anlamasa da verdiği bilgiler sayesinde iki yıl ıslah evinde kalacağını anlamıştı. Verine kararın karşısında bir şey hissetmiyordu. Sadece o evden ve hayattan kurtulduğu için mutluydu.

 

Yanına polisler gelince ayak uydurdu. Komiserin karşısında gelmesi ile durup baktı. Gülümseyerek “Kendine dikkat et, seni görmeye geleceğim.” dese de bir cevap vermedi. Aklından gerçekten gelir miydi, sorusu dönüyordu. Onun gibi birçok olay olduğunu düşünüyordu. Komiserin onun unutacağına emindi.

 

 

İki senesi ıslah evinde geçen Gül’ün sonunda dışarı çıkma zamanı geldi. Orada kaldığı süre boyunca birçok şey öğrendi. En büyük destekçisi de komiser amcası oldu. Unutacağını sanmıştı, ama bir baba gibi hep yanında olmuştu. Cebine harçlığını koymuş, arada da kıyafet getirmişti. Hatta birkaç kere eşini bile getirmişti.

 

Gül iki sene içinde eksik kalan okul eğitimini almıştı. Daha önce gizliden gittiği taekwondo derslerini burada ilerletti. Kendini koruma içgüdüsüyle de daha çok önem verdi.

 

Elinde küçük valizi ile o kapıdan çıktığında ilk olarak havayı içine çekti. Gözlerini kapatacağı anda “Gül!” diyen sesi duydu. Sesin geldiği yöne aktığında onu hiç yalnız bırakmayan komiser amcası gelmişti. Artık büyüdüğü için ‘komiser amca’ yerine “İbrahim amca!” dedi.

-Gül..

 

Kollarını açtığını görünce aradaki mesafeleri aşmak için koşturdu. Kolları arasında yerini aldığında etrafını saran sıcaklığa gülümsedi.

 

-Kızım hoş geldin.

 

Gerçekliğini ondan duymak güven veriyordu. Kolları arasından amcasına baktığında “Bitti.” Dedi.

 

İbrahim o gece yakaladığı kızın hayatı önüne düştüğünde kendi evladı yerine koymuş ve yalnız bırakamamıştı. Küçük yaşına rağmen verdiği sözü tutmaya çalıştığını biliyordu. Acımasız hayatın içinde kendi çabası ile bir yere varmaya çabasını görüyordu. Bundan sonrası içinde elinden geleni yapacağını biliyordu ki onu yalnız bırakmayacaktı.

 

-Gel hadi gidelim.

 

Gül nereye diye sormadan arabaya bindi. İbrahim amcası da binip yola çıktığında İzmir sokaklarını doyasıya izledi. Kendini özgür bir kuş gibi hissediyordu. Camı açtığında korna sesleri, insanların bağışları hepsi hoşuna gidiyordu. Havanın güzelliğine kendini bırakmıştı ki araba durunca amcasına baktı.

 

-Biraz konuşalım mı?

 

-Tamam amca.

 

Birlikte inip bir kafeye girdiler. Gül amcasını takip ederken oturduğu masaya yerleşti. Garson yanlarına geldiğinde amcasının bakışları onu buldu.

-Ne istersin?

 

Gül uzun zamandır tatlı yemediğini hatırladı. Çıkışını da kutlamak için “Bir dilim çikolatalı pasta ve portakal suyu.” dedi.

 

-Bende aynısını alayım.

 

Garson ayrıldığında Gül amcasının bir şey söylemek için hazırlandığını gördü. Gülümseyerek “Beraber kutlayalım.” dediğinde aklından geçeni bilmesine alışkındı.

 

-Kutlayalım amca.

 

-Komiser amcaya ne oldu?

 

-Artık büyüdüm.

 

İbrahim cevabına daha çok gülümsedi. İlk günkü gibi kafasından çıkmayan şapkasını izledi. Güzel yüzünü hep saklıyordu. Hiç sormasa da bir sebebi olduğuna emindi. Küçük yaşına rağmen olgun tavrıyla “Yengem, Mustafa ve Yaren nasıl?” diye sormasına hiç şaşırmadı. Daha on dört yaşında olsa da sanki daha büyük gibi davranıyordu.

 

-İyiler. Heyecanla seni bekliyorlar.

 

Gün amcası sayesinde kendini aileden biri gibi hissediyordu. Bunu da ifade etmek için “Size ne kadar teşekkür etsem azdır.” dedi.

 

-Bundan sonra hayatını iyi yaşayarak bize teşekkür edebilirsin.

 

Kendinden emin bir şekilde “Söz veriyorum.” dedi. Garson gelince konuşmaya ara verdiler. Yalnız kalınca İbrahim asıl meseleye gelmek istedi.

 

-Kızım artık dışarıdasın. On altı yaşına oldun. Biliyorum şu anda kafam çok karışık. Ne yapacağını bilmiyorsun.

 

Gül heyecanla araya girip “Biraz öyle, ama üstesinden geleceğim.” dedi. İbrahim amcasının eskisi gibi olacağını düşündüğünü sanıyordu. Bu yüzden her fırsatta göstermek istiyordu.

 

-Biliyorum üstesinden gelirsin. Sen hep güçlüydün. Yine de sana söylemek istediğim bir şey var. Bu son haftalar senin için ne yapabilirim diye çok düşündüm.

 

Amcasının bu kadar düşünmesi onu fazlasıyla etkiliyordu. Telaşına karşılık “On sekiz yaşına kadar yetimhanede kalabilirim.” dedi. Kendi de aynı şekilde çıkınca ne yapacağını düşünmüştü. Bir evi ya da gidecek bir yakını yoktu.

 

İbrahim de çıkış yolu ararken aklına bu ihtimal gelmişti. Yine de daha iyisini vermek istemişti. Bu yüzden “Benim sana başka bir teklifim var.” dedi.

 

Gül ondan gelen her şeyi kabul etmeye hazırdı. Amcası her zaman onun iyiliğini istemişti. Anlatması için beklerken “Benim bir arkadaşım var. Çocukları olmuyor. Uzun zaman tedavi gördüler, ama bir türlü olmadı. Eşi artık otuz beşi geçince de vazgeçtiler. Yetimhanede çocuk almak istiyorlardı, bana sordular. Bende seni söyledim.” demesi heyecanlandırdığı kadar korkutmuştu. Yeni bir hayat isterken yeni bir aile düşüncesi ister istemez ürkütüyordu. Sevilmeme, daha kötü olması ya da geçmişi aklına geliyordu.

 

İbrahim o gözlerde ki tedirginliği görüyordu. Çok iyi bildiği arkadaşı olmasa bu kadar cesaret edemezdi. Gül’e çok iyi bakacaklarına emindi.

 

-İyi, tanınmış bir aile. Sana güzel bir gelecek verebilirler.

 

Gül’ün korkuları kelimelerine yansırken “Neden bebek almıyorlar? Ben on altı yaşında büyük bir kızım.” dedi.

 

-Ben de başta ondan teklif etmedim. Arkadaşım bebek istemediğini, yaşlarından dolayı zor olacağını söyledi. O zaman seni teklif ettim ve sıcak baktı. Eşiyle konuştu o da olabilir deyince geriye sen kaldın. Tamam dersen işlemler başlayacak.

 

Gül bu kadar hızlı kabul edilişi tam anlayamıyordu. Bu yüzden “Beni tanıyorlar mı? Hayatımı, yaşadıklarımı biliyorlar mı?” diye sormak istedi.

 

İbrahim daha sonra sıkıntı olmasın diye arkadaşına baştan her şeyi anlatmıştı. Gül’ün ezilmesini ya da geçmişi ile yargılanmasını istemiyordu. Bakışları ile onayladığında “Nasıl kabul ettiler?” diye sorması gülümsetti. Aslında o kadar masumdu ki kendini herkese yük olarak görüyordu. Bir köşede sadece büyüse yeter gibi davranıyordu.

 

-İbrahim amcan halletti. Sen orasını düşünme. Bana kararını söyle.

 

Gül sessiz kalırken yeni bir hayat ve aileyi düşünüyordu. Kafasının içinde hala nasıl olacak sorusu dönüyordu. Amcasının gözüne baktığında “Bir şey olursa İbrahim amcan hep yanında. Senin için çok iyi olacak, benim gözümde arkada kalmayacak.” demesine güvendi.

 

-Sen öyle diyorsan tamam amca.

 

Denemekten sıkıntı olmazdı. Hem amcası ben varım demişti. Yeni ailesini merak ederken ilk sorusu “Nerede oturuyorlar?” oldu.

 

-İstanbul.

 

Şaşkın gözlerle amcasına baktı. Bu doğduğu şehirden ayrılmak demekti. Pek güzel anısı olmasa da değişik hissettirmişti. Onu buraya bağlayan en önemli şey ise annesinin mezarıydı.

 

- Yani buradan gideceğim.

 

-Senin için daha iyi olacak.

 

-Ne zaman gideceğim?

 

-Arayıp kararını haber vereceğim. Sonra evlatlık işlemleri başlayacak. Bu arada soy adın değişecek. İstersen isminde değişebilir.

 

Birden her şey değişiyor gibi geldi. Annesi ile tek bağı olan adıydı. “İsmimi seviyorum. Soy adım ne olacak?”

 

-Gül Solmaz olacaksın.

 

Duyduğuna gülerken ismi ile güzel durduğunu hissetti. Bundan sonra ne olacağını hiç bilmediği içinde “Beni annemin kabrine götürür müsün? Gitmeden görmek istiyorum.” dedi. Bir daha fırsatı olamayacağından korkuyordu.

 

İbrahim ruh değişimi ve kabul etme süreceğini görüyordu. Üstüne gitmeyip “Tabi kızım. Götüreyim.” dedi.

 

Bir süre daha oturduktan sonra kafeden kalktılar. Tekrar arabaya bindiklerinde mezarlığa doğru yola çıktılar.

 

Gül daha önce gizli gizli geldiği anları hatırladı. Babası duysa kesin öldürürdü. Aklına gelince şu anda ne durumda olduğunu sormak istese de vaz geçti. Kendi ıslah evine girdikten bir süre sonra çetesi ile yakalandığını biliyordu. Bundan sonra karşılaşma ihtimalleri olmadığını umarak unutmaya çalıştı.

 

Arabanın durması ile sessizce indi. Amcasının eşliğinde kabristandan içeri girdi. Her zaman geldiği yolu yürürken içinde özlem artmıştı. Ağlamak istese de on yaşından beri akmayan göz yaşları kaybolmuş gibiydi.

 

Annesinin mezarının başına geldiğinde durdu. Etrafına mermerini bile kendi yaptırmıştı. Yaklaşıp baş ucuna çömeldi. Üstünü kaplayan otları koparıp adının olduğu yeri parmakları ile temizledi. Yanına yaklaşan amcası ile baktı. Su alıp gelmişti. Yanına koyup “İstediğin kadar kal ben arabadayım.” dedi. Amcası ayrılınca annesi ile baş başa kaldı. Eline suyu aldığında mezarının üstüne dikkatlice döktü. Çamur olmuş toprağına okşadı. Annesi ile ilgili anılarını hatırlamaya çalışsa da çok silikti.  Sesini ayarlamaya çalışıp “Anne kızın geldi. Biliyorum uzun zamandır yoktum. Merak etme iyiyim, sadece gelemedim.” diyebildi. Daha fazla konuşma heyecanı ile “Biliyor musun İstanbul' a gideceğim. Yeni bir ailem olacak. Merak etme kimse senin yerini alamaz.” dedi. Kimsesizliğini en çok bu anlarda hissediyordu. Şimdi yanında olsa ‘ben varım kızım, gitmene gerek yok dese’ diye düşünüyordu.

 

Ayağa kalktığında son bir kez mezara baktı. Daha fazla amcasını bekletmemek içinde arabaya doğru yürüdü. Arabaya bindiğinde İbrahim bir şey demeden sürdü. Eve kadar da ikisinden hiç ses çıkmadı.

 

İbrahim oluşan havayı dağıtmak için “Çok merak ettiğin evime geldik.” dedi. Gül eve baktığında şirin bir bahçenin içinde müstakil bir yer olduğunu gördü.

 

-Hadi bizi bekliyorlar.

 

Birlikte arabadan indiler. İbrahim önden yürüyerek kapıyı çaldı. Gül bu sırada küçük bahçede gözlerini gezdiriyordu. Rengarenk çiçekler çok güzel duruyordu. Kapı açılınca baktı. Amcasının eşi her zamanki gibi güler yüzü ile karşısındaydı.

 

-Nerede kaldınız sizi çok merak ettik.

 

-Geldik hanım. Kızımızla biraz hasret giderdik.

 

Gül aralarında geçen konuşmayı dinlerken ‘Kızımız’ kelimesi ile mutlu oldu. Onların sevgisini hissetse de duyduğunda farklı geliyordu. Kendi babasından görmediği sevgiyi nasıl başkasından görüyordu?

 

-Hadi içeri girin.

 

Ve adım atıp odaya geçtiklerinde Mustafa ve Yaren bekliyordu. Oğullarının yirmi yaşında olduğunu duymuştu. Kızı ile de aynı yaştaydı. İlk defa bizzat tanışıyorlardı.

 

-Çocuklar size bahsettiğim Gül.

 

Sezen kapıda konuşamadıkları için “Öncelikle ben hoş geldin diyeyim.” dedi. Yaklaşıp sarıldı. Arkasından da Yaren vardı.

 

-Hoş geldin. Babam hep senden bahsederdi. Aynı yaştaymışız.

 

Sıcak karşılama biraz olsun rahatlatmıştı. Mustafa’ya baktığında o da gülümseyerek “Hoş geldin Gül.” dedi.

 

-Hoş buldum.

 

İbrahim “Böyle ayakta mı duracağız? Hadi oturun.” dedi. Herkes yerleşirken Gül onları izliyordu. Çok güzel bir aile oldukları ilk andan dikkatini çekmişti.

 

-Gül aç mısın?

 

-Gelirken bir şeyler yedik Sezen yenge.

 

-Aşk olsun İbrahim burada ev yemekleri dururken oldu mu?

 

-Haklısın hayatım, ama küçük bir kutlama yapalım dedik. Hem biraz konuşmamız gerekiyordu.

 

-Gül'ün hatırına bu seferlik tamam.

 

Dönen konuşma yüzünü güldürmüştü. Anne ve babasını hiç böyle görmediği içinde daha çok izlemek istiyordu. Sezen yengesinin “Gül ne karar verdin?” sorusu ile kendine geldi. Konun ne olduğunu anlayınca “Kabul ettim.” dedi.

 

-Buna çok sevindim. İlker Bey ve Hazal Hanım çok iyi insanlar.

 

Amcasından isimlerini duymadığı için sessizce tekrar etti. İbrahim de verilen karardan sonra daha fazla uzatmadan arkadaşını aramak istiyordu. Ayağa kalktığında gözler ona döndü.

 

-Ben bir telefon konuşması yapıp geliyorum.

 

Gül bir an tedirgin olsa da Yaren yanına yaklaşınca dikkatini ona vermeye çalıştı.

 

-Sen hep şapka ile mi geziyorsun?

 

-Alışkanlık diyelim.

 

-Yakından bakmasan seni erkek sanabilirim.

 

Bu konuda haklıydı. Eskiden kız olduğunu çok zor anlaşılıyordu. Şimdi ise yakından bakanınca durumu çakıyorlardı. Gül sessiz kalınca Sezen “Canım istersen yemeğe kadar dinlen.” dedi. Dışarı çıkmanın verdiği bir yorgunluk vardı. Kabul edip ayağa kalktığında yengesini takip etti. Bir odaya girdiklerinde çoktan yatağın hazır olduğunu gördü.

 

-Kendi evin gibi davran. Bir şey ihtiyacın olursa da söyle.

 

Gül etrafa bakmayı bırakıp yengesine döndü. Gülümsemeye çalışıp onayladı. Kapı kapanıp yalnız kaldığında çekinerek yatağa yaklaştı. Oturduğunda alışmaya çalışsa da kolay olmuyordu. Onu bundan sonra neler beklediğini merak ediyordu.